“özgürlük”
Bireylerin özgürlüğü doğa imkan verdiği ölçüde mümkündür. Dolayısıyla bundan sonraki süreçlerde bütün siyasi partiler savundukları katılaşmış, dava temelli ideolojilerden sıyrılıp tamamen insanlık temelli, uzlaşma içinde iklim ve doğa dostu aciliyetli bir politika sürdürmelidir. İdeolojilerin rafa kaldırıldığı ve yaşamsal zorlukların ( afetler, aşırı iklim olayları, kuraklık, tarımsal sıkıntılar, küresel iklim değişikliği, salgın hastalıklar, toplu ölümler, göçler ) baş göstereceği bir dünyaya doğru yol almaktayız. Dolayısıyla bireylerin, politikacıların dava aşkları önümüzdeki yıllar içerisinde insanlara yaşam hakkı sunamayacak. İdeolojiler dünya üzerindeki son çırpınışlarını yaşamaktadır. Çünkü; doğayı temel almayan ve önce doğayı özgürleştirmeyen sistemler, hatta hükümdarlığını her birimizin üzerinde hissettirdiğimiz doğanın özgürleştirilmemesi, hiçbir bireyin elde ettiği özgürlüğün bir anlamının olmadığı manasına gelir. Etrafı yeşile boyamanın çözüm olmadığını bilen iklim aktivistleri ve iklim bilimciler, fizikçiler ve bu konuya ilgili olan insanlar daha köklü, bütün insanlığın “Doğa Devrimi”ne ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Ve şunu da belirtmek gerekir ki; ağaçların kesilmesi, nükleer santrallerin yapılması, bütün ormanların yakılıp yıkılması, atmosferdeki sera gazlarının artıp veya azalması Evren’in ve doğanın hiç umrunda bile değil. Çünkü; bunlar Evren için küçük meseleler, hatta mesele bile değil; fakat insanlık ve dünya üzerinde yaşayan canlı varlıklar için bu yaşananların manası çok çok büyük.
İnsan doğayı özgürleştirdiği zaman özgürlüğüne kavuşacaktır. Dikdatörlüğünü sürdürdüğümüz doğanın karşısında bütün insanlık yaşamını yitiriyorsa ve toplu ölümler oluyorsa ve bunu doğal bir süreç olarak algılayıp hükümdarlığımızı sürdürüyorsak bizler daha özgürleşemedik demektir ve hiçbir partinin davası boşa kürek çekmekten başka bir şey değil.