“küçük göz, büyük hayat…”
Kimimiz küçük gözleriyle hayatı tanımaya, kimimiz ise o iri, büyük gözleriyle hayatı tanıtmaya çalışırız küçük ürkek bakışlı gözlere…
Belki alt tarafı gündelik hayatlardan bir izlenim ama bir çocuk eğer erken yaşta olgunlaşmak zorunda kalıyorsa işte orada durup düşünmenin sırası gelmiştir.
Oyunun adı: ”iri gözler”
”O daha bir çocuk…Adı Ali, Ahmet, Ayşe, Fatma farketmez…
çocuk işte…
her gün karanlık bir odadan babasının annesini gözünün önünde öldüresiye dövüşünü izliyor. Onu bir kenara itiyor. Her gece yaşanan bu olaylar zinciri çocuğun küçük gözlerini büyütüyor…
Gün gelir öğretmen öğrencilerine;
”çocuklar, içinizdeki sıkıntıları atmak için elinizdeki kağıtları karalayın” der…
Çocuklar önlerindeki kağıtları karalamaya başlar. O ise kağıdı karalamak yerine, oluşan iri gözleriyle kağıda bakar. Bu durum öğretmenin dikkatini çeker ve sorar:
”sen neden karalayıp rahatlamıyorsun?”
Gözleri artık iri ya ve biliyordur hayatın sıkıntılarının karalamakla geçemeyeceğini…
”ne bu kağıdı ne de bütün dünyayı karalasam içimdeki bu sıkıntıyı hiçbir şey atamaz…”
bu cümleyi hangimiz kurabiliriz. O küçük çocuğu sadece dinlemekle onu nasıl anlayabiliriz…
Gözünü kapat ve onun yaşantısını hisset. O sahnelerde oyuncu sen olmalısın. Çocuğun erken yaşta olgunlaşmasını hissetmelisin…
küçük gözleri varken büyük hayata karşı irileşen gözlerini farketmelisin!!!