Geçenlerde sürekli gülen küçük bir kız çocuğu ile tanıştım
hemen sordum:
adın ne bakalım?
o da gülerek benim adım ”hiçbir şey” dedi.
bu sefer yine gülerek o bana sordu:
ben de bir anlık benim adım ”çok bir şey” dedim…
durdu,
düşündü,
ve yine başladı gülmeye…
sonra el salladık birbirimize kısa ve anlamlı bir sohbetin ardından…
yürüdüm öylece,
neden ”hiçbir şey”
ve neden ”çok bir şey”…
bir çocuk hiç olma noktasında kolayca durabiliyorken bizlerin çok olma mücadelesini hatırlattı…
”çok bir şey” derken içerisinde maruz kaldığımız düzeni hatırlattı…
”çok bir şey” olmak uğruna kimseyi tanımamak,
kendinden başkasını yok saymak, kabullenmemek,
hiçbir yerin, hiçbir sokağında oturdum bir kız çocuğuyla hiç sohbet ettim…
çok ”hiç” güldü, baktı…
adı da ”hiçbir şey”
sonra adaş olduk benim de adım ”hiçbir şey” dedim…
”hiç” olmak…
bu bambaşka bir ”hiç” olmak…
sadece anlayabilene ”hiç” olmak…